4 Mart 2012 Pazar



BALIK HAFIZASI



Evrenin pozitif en/leriyle donanmış canlısı olan insan, bazen negatif en/leri tiplemektedir. Bu türümüze yakışmayan davranış bozuklukları moral değerlerimizi altüst ederken insanlık adını da karamsarlığa  düşürür/büründürür. Örnek mi? Buyurun: Televizyon spikeri-kameramanı sokaktaki insanlara soruyor: ‘Ülkemizin İdari Rejimi nedir? Biliyor musunuz?’ , ‘Kübilay ve Menemen Olaylarını hiç duydunuz mu?’…inanınız  galaklı/kulaklı beyzadelerin  çok-çok apsürt yanıtlar verdiğine tanık olduk/oluyoruz. Bunlara BALIK HAFIZALI desek, aceba balıklara hakaret mi etmiş oluruz? Yoksa acınası zavallı mı diyerek teselli mi oluruz seçim/tercih sizin. Balıkların 3 saniyelik hafızada tutma süresinin 5 aya kadar tutabildiklerine ve dahası eğitilebilindiklerine ilişkin Bilim Teknikte bir Araştırma Makalesi okumuştum. Balıkları bırakın insan üretimi robotlar dahi programlamayla hafıza kayıtlarını kullanabilmekte iken bu insancıkları hoş görmemiz olanaklı görünmüyor. Ülkemizin İdari Rejimini bilemeyen bir yurttaşımızın olması ve/veya Kübilay ve Menemen Olaylarını bilemeyen/anımsamayan bir yurttaşımızın olması; hiç bir şeyi değiştirmese bile Cumhuriyetimizin faziletine, kurucularının ruhuna ve bu uğurda can veren şehitlerimizin kutsal anılarına karşı saygısızlık ettikleri yadsınamaz. Bizlerin Cumhuriyete, Cumhuriyetin Osmanlı İmparatorluğuna, Osmanlı İmparatörluğunun 16 Türk Devletine, 16 Türk Devletinin Türk Beyliklerine, Türk Beyliklerinin Türk Oymaklarına minnet ve şükran borçları baki olmalıdır ki; aidiyetimiz benliğimize, benliğimiz bilincimize, bilincimiz de Ülkemize/ulusumuza hizmet edebilsin. Mustafa Fehmi KÜBİLAY (1906-1930); Eğitimci 24 yaşında genç bir Asteğmen. Cumhuriyetimize bekçilik ederken Mollalar tarafından başı kesilerek hayatının baharında yaşamı elinden alınmış. Menemen Kaymakamı gibi korkaklığı seçseydi yaşayacaktı. Ama O onursuz yaşamayı değil onurlu anılmayı yeğlemiştir. Bu onuru anımsamayanlar, duyumsamayanlar BALIK HAFIZALI olmakla kalmaz;  bilerek veya bilmeyerek delalet ve hıyanet içinde olurlar. Sizlerin, ‘bilmemek onların suçu değil, bu eğitim işi…’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Elbette beşikten-mezara kadar eğitimin gereğine yürekten inananlardanım. Ama buradaki vurdum duymazlığı/aymazlığı da ‘eğitim’ gerekçesiyle açıklayamayız. XXI. yüzyıl insanı nasıl nüfus kimlik bilgilerini bilme durumunda ise; Ülkesinin ve Ülkesi adına can verenlerin de ulusal kimlik bilgilerini bilme gibi bir yurttaşlık ödevinin olduğunu anabelleğine kazıyarak kaydetmesi gerekir diye düşünüyorum. Geçmişini bilmeyenin geleceğine değin/değgin düşünebilmesi, düşünce üretebilmesi sağlıklı olamaz. O nedenle; duyarlılık, farkındalık gibi insana özgü hasletler var. Bu hasletleri kuşanmayanlar, techizatsız asker gibi bir gün yenilmek, yok olmak, boşluğa düşmek, boş olduğunu hissetmek, öteleşmek ve ötekileşmek gibi yılkı atı misali kaderine terk edilmek, devredışı kalmak…kısacası, insandan ve insanlıkta koparlar/dışlanırlar. Bu insanın kendi kendine verdiği en ağır cezadır. Paylaşmakla, kaynaşmakla başlayan birlikteliklerden doğar Vatan ve Millet sevdası. Bu sevdanın farkındalığını yakalamak salt eğitimle olacak iş değil; aidiyetle, yürekle ve emaneti hıyanetsiz sürdürerek gelecek kuşaklara teslim edebilmekle başlar. İnsanlların yüreğine dokunabilmekle, acısına ağlayıp sevincine gülebilmekle örülen sosyal ilişkilerle sürer ve gözünüzü yumarken gözünüzün arkanızda kalmadığını görme düşüncesiyle ölebilmeyi becerebilmekle biter.İşte o zaman, insanlık sizi onurla yadedecektir. Gökkubbedeki hoş sedanızı dinleyecektir. Unutulmaması gereken; önemsemeyenlerin-önemsenmeyeceği/önemseyenlerin-önemseneceği gerçeğidir. Bu Vatan için, çöp kadar hizmeti olandan tüm milleti kurtararına kadar unutmadan zikredercesine şükran ve minnet duygularıyla anmamız birincil derecede yurttaşlık borcumuz olmalıdır. Tanrı tüm ulusumuzu değerlerimize karşın BALIK HAFIZALI olmaktan korusun ve kurtarsın.

Şakir GENÇ/Şair-Araştırmacı Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder