SİBER TERÖRİZM
SİBER TERÖRİZM
Bundan otuz yıl geriye (yakın geçmişli tarihimize) gittiğimizde;
yaşlı dünyamız, evrenle senkronize ve uyum içerisinde dönmekte idi. 1980
sonrası dünyamız yaşına yakışmayan bir biçimde dönmeye başladı. O
dönerken konuklarının da (insanlığın) başı dönmeye başladı. Şarhoşçasına, deli
dumrulcasına bir dönmeden söz ediyorum.
Ulusal frekansımız bozuldu. İletişimimiz kesildi, paylaşım ve
etkileşmemiz kalmadı. Milli refleksimizde tutulma ve hasletlerimizde
silinmelerle dumura uğramış bellekler arenasında insanlararası yalnızlaşma ve
ötekileştirme. Diğer boyutuyla da daha vahim olanı, biriylerin kendi içindeki
yalnızlığından sıyrılamaması gibi uğultulu girdabın sarmalında kendini sokan
akrep misali yaşamın labirentinde debelenmekte.
Bu sosyolojik deprem salt bizde (Türkiye’mizde) değil; tüm
dünyada şiddetini hissettirmektedir. Ulusal birlikteliklerden tutun çekirdek
aileye değin bu gerçekle yaşıyoruz. Otuzyıldır yörüngesinden-rayından çıkmış,
şakülü kaymış dünyanın durduğu-duracağı yok. Bir Allah’ın kulu da freni
patlayan dünyanın önüne taş atıp durdurmuyor. Dünya döndükçe bizlerin de başını
döndürmeye devam ediyor.
Çocuğun ellerinden tutarak çevirmeye başlayın; merkezkaç
kuvetinden aurasının dengesi bozulur, beyni bulanır, kısacası bir yere gidip
yıkılır. Sanki dünyamızda bizlerin elinden tutmuş döndürüp bırakıyor.
Beşeriyetin başını döndürüyor, bilincini bulandırıyor, ezberlerini bozuyor. Bu
ahval içerisindeki insanoğlu da kendi türünün sonunu hazırlamak için elinden
gelen şeytanlığı sergiliyor. ‘Şeytan hiç iş bulamazsa kendi neslini yoldan
çıkarırmış’.
Madde bağımlısı olanların başlama yaşları ilköğretim düzeyine
kadar inmişse, ideolojik olarak kardeş-kardeşi öldürebiliyorsa, dünün kutsal
değerleri bu gün değerini yitirebiliyorsa bu dünyanın çivisi çıkmış demektir.
…Bu bilinçli çivi çıkarıcılar oturdukları yerden çıkan çivileri
toplayarak hastalıklı, saldırgan kişilikleriyle mütecavizce kendi
dünyalarını kuruyorlar. Sizin tüm manevi ve maddi değerlerinizi ellerine
geçirerek yönetiyorlar. Kendi vatanınızda köleleşiyorsunuz ve
ulusunuza-ailenize yabancılaşıyorsunuz. İşte bunun adı: SİBER
TERÖRİZM’dir.
Blişim-iletişim-etkileşim, kısacası internet/sanal ortamla sizin
içinize sızarak kör noktalarınıza kadar nüksediyorlar ve askeri-stratejik bilgi
ve belgelerinize ulaşıyorlar. Oturdukları yerden madenlerinizi/topraklarınızı
satın alıyorlar. Kültürünüzü-dilinizi ve benliğinizi yozlaştırarak
canınızdan-ciğerinizden koparıyorlar. İnternet argümanını kullanan SİBER
TERÖRİZM, en ağır savaşlardan daha ağırdır.
Tüm ülkeler, geç de olsa uyandılar. Bilişim Suçları birimlerini
kurdular. Duyargalarını ve duyarlılıklarını açtılar. Yönetsel önlemler kadar
top yekün kontr (karşı) atakla Milli Seferberlik ilan
ederek korunmalıyız diye düşünüyorum.
Mücadele ederek kaybedenle mücadele etmeden kaybeden arasındaki
fark; biri ‘mücadele ettim ama başaramadım, kaybettim’ deme hakkını kullanırken
diğerinin böyle bir hakkının dahi olmadığıdır.
Öz canınızı kaybederken itiraz hakkınızı kullanırsınız veya
kullanmazsınız bu sadece sizi bağlar. Ancak, milletinizin top yekün canına
kıymak isteyenlere karşı kılınızı kıpırtatmazsanız; 73 milyona karşı birinci
dereceden sorumlu olursunuz. Milletin vicdan mahkemesinden çıkan ceza ile
Tanrının huzuruna gitmek kadar ağır bir ceza olamaz.
O nedenle; Vatani tercihlerimiz kişisel tercihlerimizin daima
önünde olma durumundadır. Bu güzel Vatanımız, bizlere bu tercih sıralamasını
iyi yapan ecdatlarımızdan emanettir. Bayrak yarışında şike ve ihanete asla
hoşgörü gösterilmemelidir.
Alnı açık, başı dik, aidiyeti gelişmiş bireyler şeytanlardan
daha çoktur. Bu açıdan karamsar olmamız için hiç bir neden yok.
Çağımızın en tehlikeli silahı: SİBER TERÖRİZMİ 24/24 gözlem
altında tutmalıyız.
Yarınımıza güvenle bakabileceğimiz bir ülke ve dünyada yaşama
dileğiyle… Sevgiyle kalın.
Şakir GENÇ
Şair-Araştırmacı Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder