4 Mart 2012 Pazar



SİBER TERÖRİZM


SİBER TERÖRİZM



Bundan otuz yıl geriye (yakın geçmişli tarihimize) gittiğimizde; yaşlı dünyamız, evrenle senkronize ve uyum içerisinde dönmekte idi. 1980 sonrası  dünyamız yaşına yakışmayan bir biçimde dönmeye başladı. O dönerken konuklarının da (insanlığın) başı dönmeye başladı. Şarhoşçasına, deli dumrulcasına bir dönmeden söz ediyorum.

Ulusal frekansımız bozuldu. İletişimimiz kesildi, paylaşım ve etkileşmemiz kalmadı. Milli refleksimizde tutulma ve hasletlerimizde silinmelerle dumura uğramış bellekler arenasında insanlararası yalnızlaşma ve ötekileştirme. Diğer boyutuyla da daha vahim olanı, biriylerin kendi içindeki yalnızlığından sıyrılamaması gibi uğultulu girdabın sarmalında kendini sokan akrep misali yaşamın labirentinde debelenmekte.

Bu sosyolojik deprem salt bizde (Türkiye’mizde) değil; tüm dünyada şiddetini hissettirmektedir. Ulusal birlikteliklerden tutun çekirdek aileye değin bu gerçekle yaşıyoruz. Otuzyıldır yörüngesinden-rayından çıkmış, şakülü kaymış dünyanın durduğu-duracağı yok. Bir Allah’ın kulu da freni patlayan dünyanın önüne taş atıp durdurmuyor. Dünya döndükçe bizlerin de başını döndürmeye devam ediyor.

Çocuğun ellerinden tutarak çevirmeye başlayın; merkezkaç kuvetinden aurasının dengesi bozulur, beyni bulanır, kısacası bir yere gidip yıkılır. Sanki dünyamızda bizlerin elinden tutmuş döndürüp bırakıyor. Beşeriyetin başını döndürüyor, bilincini bulandırıyor, ezberlerini bozuyor. Bu ahval içerisindeki insanoğlu da kendi türünün sonunu hazırlamak için elinden gelen şeytanlığı sergiliyor. ‘Şeytan hiç iş bulamazsa kendi neslini yoldan çıkarırmış’.

Madde bağımlısı olanların başlama yaşları ilköğretim düzeyine kadar inmişse, ideolojik olarak kardeş-kardeşi öldürebiliyorsa, dünün kutsal değerleri bu gün değerini yitirebiliyorsa bu dünyanın çivisi çıkmış demektir.

…Bu bilinçli çivi çıkarıcılar oturdukları yerden çıkan çivileri toplayarak hastalıklı, saldırgan kişilikleriyle mütecavizce kendi dünyalarını kuruyorlar. Sizin tüm manevi ve maddi değerlerinizi ellerine geçirerek yönetiyorlar. Kendi vatanınızda köleleşiyorsunuz ve ulusunuza-ailenize yabancılaşıyorsunuz. İşte bunun adı: SİBER TERÖRİZM’dir.

Blişim-iletişim-etkileşim, kısacası internet/sanal ortamla sizin içinize sızarak kör noktalarınıza kadar nüksediyorlar ve askeri-stratejik bilgi ve belgelerinize ulaşıyorlar. Oturdukları yerden madenlerinizi/topraklarınızı satın alıyorlar. Kültürünüzü-dilinizi ve benliğinizi yozlaştırarak canınızdan-ciğerinizden koparıyorlar. İnternet argümanını kullanan SİBER TERÖRİZM, en ağır savaşlardan daha ağırdır.

Tüm ülkeler, geç de olsa uyandılar. Bilişim Suçları birimlerini kurdular. Duyargalarını ve duyarlılıklarını açtılar. Yönetsel önlemler kadar top yekün  kontr (karşı) atakla Milli Seferberlik ilan ederek korunmalıyız diye düşünüyorum.

Mücadele ederek kaybedenle mücadele etmeden kaybeden arasındaki fark; biri ‘mücadele ettim ama başaramadım, kaybettim’ deme hakkını kullanırken diğerinin böyle bir hakkının dahi olmadığıdır.

Öz canınızı kaybederken itiraz hakkınızı kullanırsınız veya kullanmazsınız bu sadece sizi bağlar. Ancak, milletinizin top yekün canına kıymak isteyenlere karşı kılınızı kıpırtatmazsanız; 73 milyona karşı birinci dereceden sorumlu olursunuz. Milletin vicdan mahkemesinden çıkan ceza ile Tanrının huzuruna gitmek kadar ağır bir ceza olamaz.

O nedenle; Vatani tercihlerimiz kişisel tercihlerimizin daima önünde olma durumundadır. Bu güzel Vatanımız, bizlere bu tercih sıralamasını iyi yapan ecdatlarımızdan emanettir. Bayrak yarışında şike ve ihanete asla hoşgörü gösterilmemelidir.

Alnı açık, başı dik, aidiyeti gelişmiş bireyler şeytanlardan daha çoktur. Bu açıdan karamsar olmamız için hiç bir neden yok.

Çağımızın en tehlikeli silahı: SİBER TERÖRİZMİ 24/24 gözlem altında tutmalıyız.



Yarınımıza güvenle bakabileceğimiz bir ülke ve dünyada yaşama dileğiyle… Sevgiyle kalın.



Şakir GENÇ

Şair-Araştırmacı Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder