KOYUN ATLATMAK
”Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” derler. Bu özdeyişimizi
oldum olası tutarım. Notaları bir, akordu bir, tezenesi bir, teknesi, teli
bir olan bağlamayı milyon insana çaldırın; parmak izlerimiz gibi her
çalanın melodi izleri ayrı ayrıdır. Yani her yiğit nasıl kendine özgü yoğurt
yiyorsa; her bağlamacı da kendine özgü çalıyor demektir. Ses renklerinden tutun
yüreğinize dokunma frekanslarına değin farklılığını duyumsarsınız.
Peki, yoğurtta bağlamada değişkendir de örneğin ÇOBANLIKTA
değişken değil midir?
Çoban vardır; koyunlarını tıkınıncaya dek doyuracak mevkileri
bilir yine çoban vardır; kuru-kurak topraklarda koyunlara zafiyet geçirtir. Bir
arkadaşımdan dinlediğim KAHRAMAN ÇOBAN öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim:
‘Köyde koyun sahipleri koyunlarını iyi güden ve zayiatsız akşam
teslim eden çobana itibar ederler. İri kıyım Hasan Efendi de itibar gören
çobanlardandır. Hasan Efendinin sürüsü sanki başka cins koyun sürüsü gibidir.
Çünkü diğer çobanların sürüsündeki koyunlardan daha besili olduğu için iri ve
diridirler. Bu görüntü, Hasan Efendiyi Başçoban/Başeke ünvanıyla namı değer
kılar. Bu durum, diğer çobanlarda tatlı bir gıpta ve rekabet duygusunu
körükler. Hasan Efendi köyün hangi arazisinde koyunlarını otlatıyor ve bu
koyunlara her gün yiyecek otlu araziyi nasıl buluyor diye takip edilmeye
başlanır. Sonuçta; Hasan Efendi koyunları nereye götürürse diğer çobanlar da
aynı bölgede sürülerini yaymaya başlarlar. Hasan Efendinin sürüsünün payı köyün
tüm sürülerine bölüştürülünce Başçobanlık/Başekelik ünvanı tartışılır olunca;
becerisini konuşturmak için dahice stratejiler düşünmeye başlar.
Köyün arazilerinin bir kısmının sulandığı kanal/ark’ın üst
kısmına koyunların geçme şansları olmadığından o bölgede yayılma ve ot bulma olanağı
çok yüksek. Ancak, tüm sorun; kanala koyunları kaptırmadan çayırlı bölgeye
sürüyü nasıl geçireceğidir. Başçoban/Başeke kariyerini çizdirtmemek için o
sürü illa ki kanaldan karşı tarafa geçirilmeli ve kendi sürüsü diğer sürülerden
daha tok olarak köye girmelidir.
Sırtına bağladığı şişekle (kuzudan büyük-koyundan küçük olan) o
iri yapısıyla kanala girer. Kanalın karşı tarafına ellerini köprü yapar ve
ayaklarını da kasarak sırtındaaki şişeğin bağını çözer ve şişeği kuyruğundan
ileri doğru ittirerek karşı yana şıçramasını sağlar. Şişek karşıya geçerken
Hasan Efendi kanal içindeki pozisyonunu sağlamlaştırırken diğer koyunlara ıslık
çalarak tek-tek sırtına basarak karşı tarafa atlamalarını sağlar. Tüm sürü
karşıya Hasan Efendinin sırtından geçmiştir. Hasan efendi, sırtındaki tırnak
yaralarına aldırmaksızın mutludur. Çünkü bunu diğer çobanlar asla yapacak
durumda değildirler.
Akşam olduğunda koyunların karınları yere değecek kadar
semirmiştir. Yani Hasan Efendinin sırtındaki çiziklerin derinliği artacaktır. Buna
rağmen aynı beceri ile koyunları tersten de atlatarak zayiatsız ama iyi
doyurarak köye getirmeyi başarır.
Kıssadan hisse…
Sevgiyle kalın
Şakir GENÇ
Şair-Araştırmacı Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder