4 Mart 2012 Pazar



KOYUN ATLATMAK


”Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” derler. Bu özdeyişimizi oldum olası tutarım. Notaları bir, akordu bir, tezenesi bir, teknesi, teli bir olan bağlamayı milyon insana çaldırın; parmak izlerimiz gibi her çalanın melodi izleri ayrı ayrıdır. Yani her yiğit nasıl kendine özgü yoğurt yiyorsa; her bağlamacı da kendine özgü çalıyor demektir. Ses renklerinden tutun yüreğinize dokunma frekanslarına değin farklılığını duyumsarsınız.

Peki, yoğurtta bağlamada değişkendir de örneğin ÇOBANLIKTA değişken değil midir?

Çoban vardır; koyunlarını tıkınıncaya dek doyuracak mevkileri bilir yine çoban vardır; kuru-kurak topraklarda koyunlara zafiyet geçirtir. Bir arkadaşımdan dinlediğim KAHRAMAN ÇOBAN öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim:

‘Köyde koyun sahipleri koyunlarını iyi güden ve zayiatsız akşam teslim eden çobana itibar ederler. İri kıyım Hasan Efendi de itibar gören çobanlardandır. Hasan Efendinin sürüsü sanki başka cins koyun sürüsü gibidir. Çünkü diğer çobanların sürüsündeki koyunlardan daha besili olduğu için iri ve diridirler. Bu görüntü, Hasan Efendiyi Başçoban/Başeke ünvanıyla namı değer kılar. Bu durum, diğer çobanlarda tatlı bir gıpta ve rekabet duygusunu körükler. Hasan Efendi köyün hangi arazisinde koyunlarını otlatıyor ve bu koyunlara her gün yiyecek otlu araziyi nasıl buluyor diye takip edilmeye başlanır. Sonuçta; Hasan Efendi koyunları nereye götürürse diğer çobanlar da aynı bölgede sürülerini yaymaya başlarlar. Hasan Efendinin sürüsünün payı köyün tüm sürülerine bölüştürülünce Başçobanlık/Başekelik ünvanı tartışılır olunca; becerisini konuşturmak için dahice stratejiler düşünmeye başlar.

Köyün arazilerinin bir kısmının sulandığı kanal/ark’ın üst kısmına koyunların geçme şansları olmadığından o bölgede yayılma ve ot bulma olanağı çok yüksek. Ancak, tüm sorun; kanala koyunları kaptırmadan çayırlı bölgeye sürüyü nasıl geçireceğidir. Başçoban/Başeke kariyerini çizdirtmemek için o sürü illa ki kanaldan karşı tarafa geçirilmeli ve kendi sürüsü diğer sürülerden daha tok olarak köye girmelidir.

Sırtına bağladığı şişekle (kuzudan büyük-koyundan küçük olan) o iri yapısıyla kanala girer. Kanalın karşı tarafına ellerini köprü yapar ve ayaklarını da kasarak sırtındaaki şişeğin bağını çözer ve şişeği kuyruğundan ileri doğru ittirerek karşı yana şıçramasını sağlar. Şişek karşıya geçerken Hasan Efendi kanal içindeki pozisyonunu sağlamlaştırırken diğer koyunlara ıslık çalarak tek-tek sırtına basarak karşı tarafa atlamalarını sağlar. Tüm sürü karşıya Hasan Efendinin sırtından geçmiştir. Hasan efendi, sırtındaki tırnak yaralarına aldırmaksızın mutludur. Çünkü bunu diğer çobanlar asla yapacak durumda değildirler.

Akşam olduğunda koyunların karınları yere değecek kadar semirmiştir. Yani Hasan Efendinin sırtındaki çiziklerin derinliği artacaktır. Buna rağmen aynı beceri ile koyunları tersten de atlatarak zayiatsız ama iyi doyurarak köye getirmeyi başarır.

Kıssadan hisse…



Sevgiyle kalın

Şakir GENÇ

Şair-Araştırmacı Yazar



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder